Siyasetin, İyileşme Süreci ve Huzurla İlişkisi
- Aybüke Tonbul
- 25 Mar
- 2 dakikada okunur

Sosyal psikoloji, bireyin sınırlarının esnek ve geçirgen olduğunu anlatır. Yani iç dünyamız; yakın çevremiz, toplum, devlet ve -bu küreselliğin zamanında- tüm dünyayla devamlı alışveriş halinde. Ne yazık ki psikolojinin, tedavi süreçlerine siyaseti dahil etmediğini gözlemliyorum. Bu, tedavinin her aşamasında gerekli olmayabilir fakat bir noktada, hayat şartlarımızın siyasi düzen ve gündemden çok etkilendiği; hatta bazen tamamen onlar tarafından belirlendiği gerçeğiyle yüzleşmeliyiz. Apolitik bir birey sağlıklı olabilir elbet. Kendisinin ve devletinin sahip olduğu kaynaklar, ona siyaseti hiç düşünmeden sağlıklı bir hayat sürme imkanı verebilir. Fakat çoğunluk için durum böyle değildir. Çoğumuz için, sağlıklı olabilmek veya kalabilmek için siyasi okuryazarlar ve aktif vatandaşlar olmak bir gerekliliktir.
Halkın bir kısmının, siyasi düzen ve gündeme tepki gösterdiği günlerdeyiz. Her zaman, her konunun neresinde konumlanacağımızı bilemeyebiliriz, bu oldukça doğaldır. Siyaset, hatırı sayılır bir birikim ister ve hiç de anlaması kolay bir konu değildir. Ayrıca riskli bir diyalog alanıdır; sohbet tutkulu tartışmalara, küslüklere, ayrılıklara, nefrete gidebilir. Çünkü siyasi gelişmeleri takip eden birçok insan, siyasi görüşünü kimliğinin bir parçası haline getirmiştir. Siyaset; bizden olanın ve ötekinin kimler olduğunu, neye benzediklerini belirleyen konuların başını çeker. İşte sorun, birçok insanı apolitikliğe iten veya toplumu kutuplaştıran mesele budur: Ben kimim? Kimlerdenim? Biz ne değiliz? Bizden olmayanlar kimlerdir? Ötekileri ilk bakışta hangi sembollerle ayırt edebilirim? Kanımca kimliğini siyasi görüşü üzerine kurmak, sağlıklı bir zihniyet veya pratik değildir.
Farklı gruplar arasında çıkar çatışmaları olması doğaldır, farklı aidiyetlere sahip olmak doğaldır. Çıkar çatışmalarının sözlü veya fiziksel çatışmaya varması da doğaldır. Bir grup başkalarının uğruna para ve statü isteyebilir, bu uğurda harcananlar itiraz edecektir. Bir grup ülkesinin daha büyük bir alana yayılmasını isteyebilir, halihazırda o coğrafyada yaşayanlar itiraz edecektir. Bir grup kendilerini öncelikli ve üstün konumlandırmak isteyebilir, öbürleri itiraz edecektir. Fakat doğrusu en net, ortada görünen tartışma konuları dahi, özel hayatta (!) barış içinde ve sakin bir şekilde ele alınabilir. Bunu iyileşme derdi olmayan insanlardan bekleyemeyiz. Fakat huzur, iyilik ve akıl sağlığına öncelik veren insanların; barışçıl, açık fikirli, yapıcı ama aynı zamanda bilgili, güçlü ve adil gibi niteliklere sahip aktif vatandaşlar olmak için gerekli becerileri edinmeleri şarttır.
Comments