Aile İlişkilerinde Geleneksellik ve Yenilikçilik Üzerine: Toplumsal Cinsiyet Rollerinin Dağılımı
- Aybüke Tonbul
- 22 Mar
- 2 dakikada okunur

Modern zamanlarda teknolojinin eşi görülmemiş hızdaki gelişimi, toplumun tüm kurumlarını etkilemiş ve aktif olarak etkilenmektedir. Aile kurumunun da toplumsal cinsiyet rollerinin dönüşümü, jenerasyonlar arası bilgi ve dolayısıyla güç dengesinin değişmesi, taşradan kente gerçekleşen büyük göç dalgaları gibi sebeplerden eski işlevleri ve geleneksel yöntemleri sarsılmıştır. Öğrenmek candır, yaşamdır. Bu organizmalar için de, organizasyonlar için de böyledir. Fakat süregelmiş sistem ve varoluş biçimini aşırı bir hızla geride bırakmanın da zararlı olduğu tespit edilmiştir (bkz. "anomi" kavramı, Emile Durkheim). Dolayısıyla bir kez daha doğruyu uçlardan birinde değil, ikisinin dengesinde buluyoruz.
Şimdi toplumsal söylemde öne çıkan bazı çatışma konularını ele alalım. Her şeyden önce toplumsal cinsiyet rollerinin dağılımı konusu büyük ses getiriyor. Bir evlilikte, kadın ve erkek, işbölümü konusunda birbirlerinden neler bekleyebilir? Elbette her ilişkinin şartları farklıdır ve vakaya özel ele alınmalıdır. Bu sorunu yaşayan danışanlarımı, değerlerini ve niyetlerini tespit ve ifade etmeye davet ederim. Yaygınlıkla kadınların önceliği adalet, erkeklerinki konfor olacaktır. Değerlerde anlaşmadan, bu meselede ilerleme kaydetmek mümkün değildir. Her zaman şunu hatırlatırım ki bir ilişki; böyle temel anlaşmazlıklardan dönüşüp, gelişerek sağ ve iyileşmiş olarak çıkabilir. Fakat iki ihtimal daha vardır; ilişki sonlanabilir veya bir taraf fedakarlık ederken, öbürü istediğini elde edebilir ve kronik stres halinde ilişki sürdürülmeye devam eder.
Tüm toplumsal meseleler, güç dengeleri göz önünde bulundurularak ele alınmalıdır. Bu konu özelinde de çoğu erkek, bir kadına oranla, sosyal ve fiziksel olarak daha avantajlıdır. Bu sosyal bilimler tarafından gerçek olarak kabul edilen önermenin de, anlaşmazlık yaşayan çiftler tarafından masaya yatırılması gerekir. İki taraf da bu önermeyi gerçek olarak kabul ediyor mu? Genelde toplumun avantajlı ve güçlü kesimleri, avantajlı konumlarından bihaberdir, hatta tutkuyla reddederler. Son olarak cevaplanması gereken soru, sınanması gereken inanç şudur: Güç ne içindir? Rekabette öne geçmek için bir fırsat, rahat etmek için bir imkan mıdır? Yoksa paylaşılacak bir kaynak; dikkat, duyarlılık, şefkat gibi gerekliliklerle birlikte gelen bir sorumluluk mudur?
Ana fikre dönecek olursak; bizce toplumsal cinsiyet rolleri, değişen toplumsal koşullar ve güç dengeleri sebebiyle günümüzde yeniden kurulmalıdır. Bunu çift özelinde gerçekleştirirken, yukarıda ifade edilen üç soruyla başlanmalıdır: Tarafların ilişkide rol dağılımı konusundaki değerleri, öncelikleri nelerdir? Taraflar kendilerini ve ötekini ayrı ayrı hangi konularda avantajlı ve dezavantajlı buluyorlar? Güç, avantaj, üstünlüğün ilişkilerdeki yeri nedir? Bu üç sorunun cevaplarında ortaklaşmayı başarabilen bir çiftin, iş bölümünü yeniden kurması mümkün ve hatta kolay olacak, ilişkilerindeki huzur ve tatmin seviyesi artacaktır. Geleneksellik-yenilikçilik bağlamında ele alınması gereken daha çok mesele var, onları da gelecek yazılara bırakalım.
Comentarios